CUMHURİYET KIMSESİZLERIN KİMSESİ,
SESSİZLERİN SESİDİR!
Hani bulutlu gökte birden şimşek çakar ya!
O zifiri karanlık birden aydınlanır ya!
Hani kurak bir yazda, birden yağmur yağar ya!
İşte öyle bir günde kuruldu Cumhuriyet
Bu öyle bir ışık ki bir daha sönmeyecek,
Bu yola baş koyanlar, geriye dönmeyecek.
İlelebet sürecek, bu sevda dinmeyecek
Bir dehanın peşinde kuruldu cumhuriyet.
Emanettir gençliğe, Atam böyle söyledi
Canınız pahasına onu koruyun, dedi.
Gençlik bir cevap verdi, yerler gökler inledi.
Böylesi gönüllerde kuruldu cumhuriyet.
Kasım KAPLAN
Cumhuriyet bilhassa kimsesizlerin kimsesidir”
29 Ekim 1923’te, Türk milletinin bağımsızlık ve özgürlük arzusu somut bir gerçeğe dönüştü. Cumhuriyet’in ilanı ile birlikte egemenlik kayıtsız ve şartsız millete verildi...
Atatürk’ün “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” ilkesi, Türk ulusunun kendi kendini yönetme iradesinin açık bir ifadesi olarak tarihe geçti. Bu yeni yönetim biçimi, tüm vatandaşların eşit haklara sahip olduğu, kanun önünde eşit bir toplum düzeni öngörüyordu. Cumhuriyet, bireyin haklarını ve özgürlüklerini korumayı hedeflerken, aynı zamanda toplumsal modernleşmeyi ve kalkınmayı da beraberinde getirdi.
Cumhuriyet’in ilanı sonrası dönemde Atatürk, Türk milletinin Cumhuriyet’e ve yeni düzene adaptasyonunu yakından takip ediyordu. Bu süreçte halkla sık sık bir araya gelir, onların görüşlerini dinler ve Cumhuriyet’in önemini anlatmaya çalışırdı. Bu buluşmalardan birinde Atatürk, oldukça etkileyici bir anı yaşamıştı:
Atatürk, Cumhuriyet’in ilanından birkaç yıl sonra bir köy ziyareti sırasında yaşlı bir köylüyle karşılaşır. Köylü, Atatürk’ü tanıdıktan sonra yanına yaklaşır ve ona bir soru sormak istediğini belirtir. Atatürk, bu isteği memnuniyetle kabul eder.
Köylü sorar: “Paşam, bu Cumhuriyet ne demektir?”
Atatürk, gözlerinde bir parıltıyla gülümseyerek yanıtlar: “Cumhuriyet, senin gibi bir köylünün de bir gün cumhurbaşkanı olabileceği bir yönetim biçimidir.”
Bu yanıt karşısında yaşlı köylü şaşkın bir edayla durur ve der ki: “Ama ben okuma yazma bile bilmem, nasıl cumhurbaşkanı olabilirim?”
Atatürk, gözlerini köylünün gözlerine diker ve net bir şekilde şöyle der: “Cumhuriyet, okuma yazma öğrenmeni ve kendini geliştirmeni sağlamak içindir. Herkesin eşit şartlarda ve özgürce eğitim alabileceği bir düzeni getirmek için ilan edildi. Senin de, çocuklarının da bu düzende kendilerini geliştirme ve ülkeyi yönetme hakkı var.”
Bu anı, Atatürk’ün Cumhuriyet’le getirmek istediği eşitlik ve özgürlük ilkesinin sade bir örneğidir. Cumhuriyet, bireylerin toplumsal statülerine ve geçmişlerine bakılmaksızın eşit şartlarda yaşamasını ve herkesin haklarına sahip çıkmasını amaçlıyordu.
Atatürk’ün “Cumhurbaşkanı bile olabilirsin” vurgusu, halkı Cumhuriyet’e sahip çıkmaya ve bu yeni düzende yer edinmeye teşvik eden anlamlı bir çağrıydı. Bu anı, Cumhuriyet’in halka sağladığı fırsatlar ve getirdiği yeniliklerin ne denli önemli olduğunu bir kez daha gözler önüne serer.
Cumhuriyet’in Bugünkü Anlamı
Cumhuriyet’in ilanı, Türk milletinin yalnızca askeri zaferlerle değil, aynı zamanda siyasal ve sosyal zaferlerle de varlığını sürdürmesini sağladı.
Bugün Cumhuriyet, Türkiye’nin demokrasiye, insan haklarına ve laik değerlere olan bağlılığını temsil eder. 29 Ekim, Türk milletinin iradesinin sembolüdür ve her yıl büyük bir coşku ve gururla kutlanır.
Sonuç olarak,
Cumhuriyet Bayramı, yalnızca bir tarihin değil, bir milletin yeniden doğuşunun ve bağımsızlık idealinin somutlaşmış halidir. Atatürk’ün ileri görüşlülüğü ve kararlılığı sayesinde, Türk milleti tarih sahnesinde varlığını sürdürebilmiş ve özgür bir gelecek inşa etmiştir. Bu nedenle, Cumhuriyet Bayramı’nı her yıl büyük bir onur ve minnetle anıyor, bağımsızlığın kıymetini bir kez daha idrak ediyoruz.
Sözlerimi Ataturk'ün şu sözleriyle tamamlıyorum.
“Cumhuriyet bilhassa kimsesizlerin kimsesidir” Her yaştan gencimizle kimsesizlerin kimsesi olan Cumhuriyetimizi , “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” inancı ve kararlılığıyla sonsuza dek yaşatacağız…
CUMHURİYET BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN
FACEBOOK YORUMLAR