Anayasa, Kimlik ve Türk Gençliğinin Geleceği
Anayasanın ilk üç maddesi üzerinden yapılan tartışmalar, aslında Türk milletinin kendi kimliği ve geleceği üzerindeki derin bir hesaplaşmanın yansımasıdır. Sürekli "değişemez, dokunulamaz" vurgusu yapılırken, bu maddelerin içeriğinden ziyade dokunulmazlık zırhı üzerinden bir kutsiyet atfediliyor. Ancak bu yaklaşımla ne milletin değerleri gerçek anlamda yüceltiliyor ne de anayasa toplumu kucaklayan bir metne dönüşüyor.
Kendisini Atatürkçü olarak tanımlayanların sıkça atladığı bir gerçek var: Atatürk'ün yaptığı anayasa, bugünkü tartışmaların temelinden çok farklı bir anlayışı temsil ediyordu. "Atatürk milliyetçiliği" gibi bir kavramın, Atatürk’ün kendi vizyonunda yer bulmadığını görmek için o dönemin anayasa metinlerini okumak yeterlidir. Atatürk’ün temel referansı, açıkça "Türk milliyetçiliği"dir. Ancak ne yazık ki, bugün bu kavramların içi boşaltılmış, anlamları çarpıtılmış ve kafa karışıklığına yol açan bir retorik haline gelmiştir.
Biraz Avrupa’ya, örneğin Almanya’nın anayasasına bakıldığında, ilk maddelerinin "insan onuru" ile başladığını görürüz. Ancak bu, bir cuma hutbesi gibi algılanmaz, aksine insanın merkeze alındığı bir değer sistemi olarak kabul edilir. Türkiye’de ise benzer bir anlayış, ideolojik korkularla "şeriat geliyor" söylemine indirgeniyor. Bu zihniyet, milletin kendi kimliğini özgürce ifade etmesine de engel teşkil ediyor.
Bugün, Türk gençliği artık bu dayatmacı anlayışları reddetme yolunda büyük bir bilinç sıçraması yaşıyor. Sizin "değiştirilemez" dediğiniz her şeyi sorgulayan, "kutsal" ilan edilen her metni analiz eden bir gençlik geliyor. Bu gençlik, kendisine dayatılan Avrupa hayranlığını, yabancı kültürlere öykünmeyi reddederek kendi medeniyet mirasına sahip çıkmaya kararlı.
Yeni Türkiye artık yalnızca NATO'nun talimatlarını izleyen değil, kendi oyununu kuran ve dünya sahnesinde yerini sağlamlaştıran bir ülke. Ekonomide, savunmada, diplomasi masasında bağımsız bir Türkiye gerçeği inşa ediliyor. Bu süreci anlamakta zorlananlar, geçmişin vesayet sistemine özlem duyanlardır. Ancak bu millet, özgürlüğünü ve bağımsızlığını tekrar elde etmiş bir Türkiye’nin ne anlama geldiğini çok iyi bilmektedir.
Yeni anayasa süreci, Türk milletinin kendi kimliğini, tarihini ve değerlerini yeniden hatırladığı bir uyanış döneminin başlangıcı olacaktır. Türk gençliği, bu değişimi gerçekleştirecek iradeye sahiptir. Anayasayı, tarihimizle barışık, geleceğimizi şekillendiren bir temel metin haline getirmek artık sadece bir ideal değil, bir zorunluluktur.
Son söz: Bu topraklarda köhneleşmiş zihniyetlerle değil, cesur adımlarla yol alınır. Türk milleti, her zaman olduğu gibi, geleceğini kendi elleriyle yazacaktır. Özgür ve bağımsız Türkiye’nin yolu, geçmişten aldığı ilhamla geleceği inşa etmekten geçiyor.
Strateji Uzmanı
Gazeteci Yazar
Gökalp Şentürk
FACEBOOK YORUMLAR